“STEM” ingilizce kök anlamına gelmektedir. Aslında bu projenin ilham noktalarından biri işte bu anlam. Bugün küçük öğrencilerimiz yarın büyüyüp mesleklerinde çalışmaya başlayacak ve ülke ekonomisine katkıda bulunacaklar.
İşte bir çiçeğin kökleri gibi öğrenciler daha küçükken kendi yetenekleri ve geliştirilebilecek yetenekleri doğrultusunda yetişirlerse o bitki büyüyecek ve kendi genlerinden gelen çiçeğini oluşturacaklardır. O çiçek o bahçede eksik bir mavi, bir kırmızı, bir yeşil olacaktır. Belki eksiği tamamlayan bir yaprak belki sussuz ortamda yaşamını sürdürmeye yetenekli bir kaktüs.
Bu paragraftan az çok yeni fikirler uyandırdığımı düşünüyorum. “STEM” Türkiyede henüz sayılı çalışma gruplarının hedef ve amaçları iken, Amerika’da bu projenin ülke için önemli olduğuna inanan devlet 2012 yılında STEM eğitimi konusunda öğretmen yetiştirmek amaçlı bir bütçe ayırmıştır.
STEM Science (Fen), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor.
Hem matematik hem de bir fizik öğretmeni olarak uzun zamandır araştırma içinde olduğum bu projeyle ilgili çalışmalar Türkiyede de adını duyurmaya başlayınca ben de meslektaşlarımla bu fikri,bu bakış açısını, bu eğitim sistemini (adına siz ne demek isterseniz) anlatmak ve aslında fikir alışverişi yapmak istedim.
2014 yılındayız. Yapılan bir istatistik 1950 ile 2000 yılları arasında bile yaklaşık olarak mevcut mesleklerin sayısının %50 civarında arttığını ortaya koymuştu. Yeni mesleklerin oluşması… Nasıl mı?
Okullarda müfredatların bize çizdiği sınırlar doğrultusunda öğrencilere kazandırmaya çalıştığımız bilgi yoğunluğu, sınav sistemi ve üniversitede bir bölüm kazanma çabası aslında hayatımızın asıl amaçlarını unutur hale getirdi. Bizler bir toplum içinde yaşıyoruz. Okul ise bu toplumun aslında en önemli yapı taşlarından biri. Toplumun ihtiyaçlarına çözüm bulacak bugünün gençleri gerçekten problem çözme becerisine sahip, karşılaştığı durumlar konusunda analitik düşünebilen, yorum yapabilen,çözüm yolları için araştırmacı, yenilikçi ve hayal gücünü kullanabilen bireyler olarak mı yetişiyor?
Umarım bu soru içimizde karamsarlık yerine yeni fikirlere yol açacaktır. Bence eylem planlarımız bu yönde olmalı. STEM bu yüzden bu günlerde ilgimi çeken önemli bir proje. Öğrenci sadece matematik bilgisi, fen bilgisi gibi bilgileri alıp test çözmeye meyilli bireyler olarak yetişirse ortaya çıkacak sonuç nasıl mı oluyor?
“Kim 500 milyar ister?” adlı programlar gibi genel kültürü, araştırmacılığı, yorum yapma becerisini, değişik yazarları okuma ve farkındalık düzeyini ölçen yarışmalarda daha 3. soruda elenen belirli üniversitelerden dereceyle mezun olmuş daha ünvanları saymakla bitmeyen toplum üyelerini tanımak ve şaşırmak… Veya her seferinde TIMSS (Trends in International Mathematics and Science Study) ve OECD tarafından gerçekleştirilen ve 15 yaş gençler bazında yapılan PISA (The Programme for International Student Assessment) sınavlarında ülkemizdeki gençlerin bilgiyi kullanmadaki yetersizliğine şahit olmak…
“STEM” aslında küçük yaşlarda sahip olduğumuz “yaratıcılığı” kullanarak, destekleyerek, tetikleyerek (ki ne hikmetse liseye gelen öğrencilerimizde kırıntısı kalıyor) problem odaklı çalışmaya, çocuklardaki “merak” duygusundan yola çıkarak çözümler bulmaya odaklı bir sistem. Matematiği veya fen’i ders olarak değil edindiği bilgileri hayatında uygulamasına olanak sağlayacak bir proje. Bunun için belki de en önemli adım disiplinler arası işbirliği.
Bu resim çalıştığım okulda her yıl düzenlediğimiz “Herşey İçin Bilim” etkinliğimizden bir kare. Öğrencilerimle bir robot tasarlamıştık. Misafir öğrencilerimizin kendi akranlarından öğrenmesi ve meraklarını görmek herşeye değerdi.
O yıllarda televizyon, cep telefonları ve bilgisayarlar icat edildi. Hani bugün artık bağımlısı olduğumuz ve aslında “Issız bir adaya düşsen…” le başlayan o klasik sorunun bugünlerde verilecek yanıtları olurlar. Teknoloji geliştikçe ve tabiki toplumun ihtiyaçları hissedildikçe yavaş yavaş yeni meslekler doğuyor. Son son “ÖSYM“‘nin sınav öncesi yayınladığı klavuza göz attıysanız üniversitelerin açtığı yeni bölümlere dikkat etmişsinizdir.
Buna inovasyon deniyor işte. Teknolojinin ışık hızına yakın bir hızla geliştiği (Fizikçi olunca bu betimlemeler içgüdüsel oluyor) örneğin bir güncelleme iki gün sonra yerini yenisine bıraktığı için artık “eski” kavramı bile günümüzde yeni hisler uyandırıyor. Bunun nedeni ihtiyaçlar doğrultusunda alınan yol ve gelen çözümler. Teknoloji ise zamanı artık kısaltıyor.
“Tübitak” bu konuda adımlarını atmaya başladı. Ben de önümüzdeki günlerde bir çalışmaya katılacağım. Bir sonraki yazımda yeni fikirleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sitemizin önemli yazılarından biri olan “Öğrenmenin Sahibi Kim?“ yazısıyla da oldukça uyuşan bir bir konu olduğuna inanmaktayım. Sizler ne dersiniz?
Kaynak olabilecek videolar:
25.06.2017